8 Şubat 2011 Salı

Kirpi

At üstünde 3 günlük yolumuz var. Kara kışın bastırdığı bu dönemde pek istemesem de bu yolu çekmem lâzım. Yolda ihtiyaç duyacağımız yiyecekleri bir gün önce hazırladı güzel eşim. İçim hiç rahat değil. Bu yolculuk beni huzursuz ediyor.
Yol üstünde benim çocukluk arkadaşım Kirpi var. O'nu evinden alıp devam edeceğiz yola. Hasta annemi de yanıma alıp üç kişi ile Kirpi'nin evine uğruyoruz. Kirpi'nin annesi ile annem de çok iyi dostlar. Savaş zamanı birlikte sığınaklarda canlarını dişlerine takmışlar. Kısa bir hâl hatır sorma faslından sonra Kirpi'yi görmek için içeri giriyorum. Son zamanlarda hep gördüğüm gibi. Solgun, sapsarı bir yüz, kırmızı göz yuvaları, kirli sakal, genç yaşında beyazlamış saçlar. Oysa bundan 12 yıl önceyi çok net hatırlıyorum. Bitmek bilmez bir enerji ile şehrin tozunu attığımız günler. Artık eskisi gibi değil.
Bu yolculuk için Kirpi çok ısrarcı. Bense O'nun evde kalmasını ve anılardan bahsederek bize veda etmesini istiyorum. Ağır yolculuğu kaldırabileceğine gözüm kesmiyor. Annesinin gözlerine bakıyorum. Yapacak birşey yok der gibi. Eşimi ve annemi, Kirpi'nin annesine emanet edip, Kirpi'yi sırtıma alıyorum. Aşağıya kadar indirip atımın sırtına bindirene kadar nefes nefese kaldım bile. Kirpi eskisinden çok daha ağır bu hastalıktan sonra.
Kasabamızda insanlar cahil ve kaderci. Ben bu hastalıkların yaşadığımız savaşla ilgili olduğunu düşünüyorum. Bilmediğimiz bir güç ile saldırdılar bize. Erken ölüyor artık insanlarımız. Ölmek kurtuluş. Kirpi gibi olmak ise dehşet verici. Geçen yıla kadar Kirpi gibi olan ama tekrar iyileşen bir çocuk var. Sanırım Kirpi'nin yolculuk için inat etmesinin sebebi o çocuk. Ama bir başkası daha yok. Umutsuzum.
Yol beklediğimden daha kolay neyse ki. Gündüzleri yol alıp, geceleri tipinin bastırdığı zamanlarda konaklayacak bir yerler ayarlıyoruz. Üç gündüz yolculuğu ile Kirpi'nin istediği köydeyiz işte. Mutlaka o çocuğu görmek istiyor. O'nunla tanışmak. Köye gelmek istemememin bütün bunların dışında bir sebebi daha var. Bunu sadece kendime itiraf edebiliyorum: Laz! Karşılaşmayalı yıllar oldu belki de. Birbirimize olan öfkemizde zerre kadar azalma olduğunu sanmıyorum. O da benim gibi düşünüyor. O yüzden artık birbirimize uzağız. Ama ben Kirpi için kuralı bozmak zorundayım.
Çok iyi tahmin ettiğim gibi Laz daha köyün girişinde kesiyor önümüzü. Pisliğe bulaşmaya niyetim yok. Kirpi'nin dileğini yerine getirip evimize dönmek istiyorum bir an önce. Laz'a bunu anlatmaya çalışıyorum. Nasıl ben anlamayacaksam O'da anlamıyor. Artık Laz'ın esiriyiz. Etrafında 20 kadar adamı var. Bir emirle, Laz'ın bizi istediği şekilde öldürebilecek 20 adam. İçlerinden birisi topallayarak yürüyor, elleri çarpık ve ağzı sola kaymış. Laz'ın ne işine yarayacak bu adam diye düşünüyorum. O sırada Laz, Kirpi'yi farkediyor. Hasta olduğundan daha önce haberi olduğunu sanmıyorum ama Kirpi'yi bu halde görünce mutlu olduğunu hissediyorum. Az çektirmedik zamanında bu pisliklere. Kirpi benden çok daha acımasızdır.
İyileşen çocuk, Laz'ın eski adamlarından. Artık kendi köşesinde sakin bir hayatın peşinde. Tüm olanları unutmuş, yaşamanın tadına varmaya çalışıyor. Becerebiliyor mu bilmem. Bu çocuğun iyileşmesinde Laz'ın parmağı olduğunu söylüyor köylüler ne zamandır. Ama o gerizekâlı, herhangi birinin yaşaması için kılını kıpırdatmaz.
Ne kadar dil döksem de Laz beni bırakmıyor ve bana inat Kirpi'yi salıveriyor. Bunun bana acı vereceğini çok iyi biliyor. Kirpi bu halde on dakika bile yürüyemez. Ama O'nun kararlılığı ve inadı kimsede yok. Göz göre göre ölüme gidiyor. Benim çaresizliğim ise Laz'a meze olmuş durumda. Uzun müddet etrafımda dönüyor adamları. Laz hiç konuşmuyor, birisinden haber bekler gibi sanki. Topallayan adam dahil hepsi keyif içinde salyalar saçarak bana bakıyorlar.
Üç defa aralıklı şekilde çalan ıslık, hepsini harekete geçiriyor. Zamanında bizimle çarpışırlarken geri çekilmek için de aynı ıslığı kullanırlardı. Beni iyice bağladıklarına emin olduktan sonra toz oluyorlar. Önce Kirpi'yi gönderdiler, sonra arkalarından kendileri. Ben ellerimi bile oynatamıyorum. Eski esnekliğimde olmasam da bu lanet düğümü çözmek yaklaşık yarım saatimi alıyor. Hemen Kirpi'nin gittiği tarafa doğru koşuyorum. O çocuğun evini tam olarak hatırlamasam bile geçtiğim yollar yavaş yavaş bana tanıdık geliyor ve bulabileceğimi sanıyorum. Bir yandan da haykırıyorum. Kirpiiiiiiiii!
Buldum o çocuğun evini. Üç katlı, taş bir bina. Dalıyorum içeriye hemen. Giriş katı soğuk, karanlık ve sessiz. Sesleniyorum. Kimse yok. Üst kata çıkıyorum, bir üste daha. Kimse yok. Birilerinin yaşadığına dair herhangi bir işaret de yok. Tekrar sesleniyorum. Kirpi? Yok.
Aşağı iniyorum hızlı adımlarla. Hemen sol tarafta derme çatma bir kulübe var. İçeriden bir ışık sızıyor. Merakla koşuyorum kapısına doğru. Laz'ı görüyorum. Arkası bana dönük. Anlam veremediğim bir telaş içerisindeler. Topallayan adamı bir taşın üzerine yatırmışlar. Birisi elinde neşter ile ayakta. Topallayan adamın kasıklarından göğsüne kadar derin bir yarık açılmış. Işık, topallayan adamın içinden yayılıyor. Kirpi? diyebiliyorum sadece. Laz yüzünü bana dönmeden cevaplıyor. "İyi olacak".
Neler döndüğünü anlamaya çalışarak, kafamı o çocuğun evine doğru kaldırıyorum. Kirpi çatıda. Kapüşonunu kafasına geçirmiş bana bakıyor. Kirpi diyorum sevinçle. Gülmüyor. Sadece bana bakıyor. Anlıyorum. Yapma diyorum çaresizce. Yapma!!!


2 yorum:

Adsız dedi ki...

Rüya mı bu?

4numara dedi ki...

Cobb gibi bir totemim yok. Bilemiyorum.