30 Mart 2011 Çarşamba

9MXCWXKTC

Beni az çok tanıdıysan insanoğlu ile alıp veremediğim bir şeyler olduğunu hissetmişsindir. Bu kanı bozuklara bir türlü ısınamadım nedense. Nedense diyorum ama bakma sen, yaşadığın her saniye aslında bir neden.
Daha bismillah demeden başladı her şey gayet olağan şekilde. Anlatayım da dinle. Bu ofisi daha önce anlattım. Birkaç farklı daldan mühendis ve tek mimar olarak ben. Kaderim hep bu oldu zaten, çalıştığım yerlerde tek mimar olmak. Neyse diyeceğim o değil.
Sağ yan masamda oturan mühendislik dallarından inşaatı kendisine sıfat olarak seçmiş kıvırcık oğlan sabah 08.05'te belli ki gece kurduğu hayallerden veya önceki akşam paylaştığı düşüncelerden kalma bir hevesle bilgisayarın başına oturdu. Oto yıkama, boya koruma, detaylı temizlik gibi dört tekerlek sahiplerini hedef almış bazı zırvalar üzerine yoğun bir araştırma safhasının ilk adımlarını atmaya başladı. Mühendislik yaparak istediği parayı kazanamayacağına kanaat getirmiş olmalı ki; bu alternatif yolla kazanacağı paranın hayali gözlerini parlatıyor, yetmeyip ne kadar parlak bir fikir olduğunu onaylamam için olayı tüm detaylarıyla bana anlatıyor. Seçtiği cümleler ve araya serpiştirdiği bilgiler, tam profesyonel bir oto yıkamacıya dönüşmeye başlayan kıvırcık bir inşaat mühendisine işaret ediyor. Yaklaşık yarım saattir bu konu ofisin ana gündem maddesini oluşturuyor. Kaçamıyorum.
Sol yan masamda bir jeoloji mühendisi. Klavyeye daktilo muamelesi yapan, acımasız bir kullanıcı. Senin klavyenin ömrü beş yıl ise, O'nunki bir yıl. Hemen yanıbaşına koltuğunu yaklaştırmış, bilgisayar sahibi olmayan düz memur arkadaş. Elinde uzunca bir liste var. Bu ikisi, sağ yan masamdaki oto yıkama girişiminden tamamen soyutlanmış durumdalar. Yaptıkları iş akıllara zarar. Listede tuhaf harfler ve rakamların yanyana gelmesi ile oluşmuş kodlar var. Genelde birbiri ardına okuyunca zorlanacağın cinsten harfler. C'den sonra J gibi ve hemen ardından 7 gibi. Memur arkadaş kodları okuyor, mühendis olan da hızlıca bu kodları bilgisayarda bir yere girmeye çalışıyor. Yaklaşık 20 kadar kod girdikten sonra anlıyorum ki, memur olan arkadaş haftasonu 100 adet nescafe üçü bir arada almış, hepsini bir kavanoza boşaltmış ve paketlerin içinden çıkan şifreyi BMW kazanabilmek için göndermeye çalışıyor. Kaçamıyorum.
Ömrüm yettiği sürece insanoğlu saçmalamaya devam edecek, ben de yazmaya...

29 Mart 2011 Salı

Demokratik Dikta - Yetkisiz Yetkililer

Hemen hemen her organizasyonda rastlayabileceğimiz türden yönetim şekli ve insanlar. Demokrasinin var olduğu modern dünyamızda çizilen organizasyon şemaları ile yetkileri ve görevleri belirlenmiş insanların acizliği ve çaresizliği.
Ne yazık ki insanın doğasında mevcut olan ve takım elbiselerle örtülemeyen ego, hırs, bencillik gibi insana has karakter özellikleri sayesinde "yönetmek" yerine "gütmek" fiilinin eyleme dönüşmesi. Kartvizitlere basılan gösterişli unvanların aslında işaret ettiği elden ne gelircilik. Gişe Yetkilisi, Bölge Sorumlusu, Müdür, Daire Başkanı, Birim Amiri, Şef. İnisiyatif kullanmak gibi hakları olmayan ve daha kötüsü bu hakkı kendilerinde göremeyen, görmeye cesaret edemeyen yetkisiz yetkililer. Onlara bu hakkı vermeyen, güvenmeyen, bu şekilde her şeyin daha yolunda gittiğine kendini inandırmış, paranoyak tek adamlar. Göstermelik olarak yardımcısına soran, sonra bildiğini okuyan demokratik diktatörler.
Kısacası 3-5 milyon yıl önce macerasına başlayan insan, o zaman nasılsa, ne yazık ki şimdi de öyle. Hala kendi türü ile çekişme yaşayan tek canlı. O kadar tek başına. O kadar vahşi, o kadar acımasız. Takım elbise mi? 140's olsun, aşağısını giyme. Puşt seni.

28 Mart 2011 Pazartesi

Fırsatçı

Artık bloglar mı açıldı yoksa benim bilgisayar insafa mı geldi bilemez oldum. Bildiğim şey şu ki hazır açıkken girip, iki lakırdı etmek istiyorum. Bir sabah geliyorum açık, bir sabah kapalı, bazen yarı açık. Beynimi limitlerine kadar zorlayan çok bilinmeyenli bir denkleme dönüşmeye başlayınca bir süredir açmamaya karar vermiştim. Acep diyorum bu bloglar olmadan önce biz sene 2000'den bu yana internette ne okuyorduk. Mesaide ciddi bir boşluk oluşturmuştu blogların yokluğu. Öyle ki bu süre içerisinde kendimi işe verdim diyebilirim. Tuhaf tuhaf sektörlerden tuhaf tuhaf iş tekliflerini aynı anda almaya başladım. Meğer bu bloglar ayaklarımıza vurulmuş birer prangaymış a dostlar. Kimileri yarın bloguma şunu yazsam diye düşünürken, kimileri de acep şu adam bugün bloguna ne yazdı diye düşünüyormuş. Aynı anda iki şeyi düşünme kapasitesi sınırlı olan ademoğlu da bu sebepten başka şeyleri düşünemez oluyormuş. Desem de inanma amına koyim ne alakası var.
Şimdi burası çok karışık. O yüzden kısa kesiyorum. Açık görünce dayanamadım yazdım. Tam 3 kişi telefonda konuşuyor. 2 kişi de umreden gelmiş bir adamı ağırlıyorlar maceralarını dinliyorlar. Kafatasım normal ısısının üstüne çıkmaya başladı gidip lavabonun altına sokup soğutmam lâzım.
Hadi gittim şimdilik...

16 Mart 2011 Çarşamba

Günler Devrilirken

Artık devam edebilirim dedikten sonra epey zaman geçmiş de benden ses çıkmamış. Zaman o kadar hızlı akıp geçiyor ki, bazı günler radyo açıp biraz online müzik dinleyeyim dediğimde saatin 5'e çeyrek var olduğunu görüp, açmaktan vazgeçiyorum. Gün içinde ne ile uğraştığımı bile durup düşünmeden akşam oluyor. Şu pizzacı işi ile haşır neşirim hâlen. Proje safhasını bitirip, İstanbul merkeze onaylattık ve 6 gün önce ilk kazmayı vurduk. Kazma derken lafın gelişi. En kaba yaptığımız iş ytong duvar örmek. Ytong ustasını izlerken duvarcı olmak istiyorum, alçıpancıyı izlerken alçıpancı. Ne kadar da somut meslekler. Düşündüğünü anında gerçeğe dönüştürme fırsatı. Pasta gibi kes ytongları ve derzleri şaşırtarak üstüste yapıştır. Paranı da alırsan senden mutlusu olmaz gibi geliyor bana ey ytong ustası.
Maaş aldığım kurumda ise durumlar iç güveysi modunda. Asaletler onaylanmış, bu demek oluyor ki artık kralı gelse beni oturduğum yerden kaldıramaz. Bu götü kalkmışlıkla Tempra ile yarışır hale gelirim tez zamanda. Sevindirici gelişme, son 15 gündür 4 gb ramli, İ5 3.20 GHz'li Windows 7'li yeni bilgisayarımı kullanıyor olmam. Acımayıp downloadların ebesine atlamayı düşünüyorum. Bir de biraz 3 boyut egzersizleri (Hiç istemesem de). Cuma günü de asaletleri onaylanan memurlar için toplu yemin töreni varmış. Topların sponsoru Nike.
Bu paragrafta biraz futbol. Cuma günü derbiyi uğur olsun diye babam, 2 kardeşim, 1 amcam, 1 eniştem, 1 kuzenim ve ben kalabalık bir grupla izlemeye karar verdik. Ama bu saydığım kalabalıktan herhangi biriyle beraber izlediğim bir Galatasaray maçında yüzümün güldüğünü hatırlamıyorum. Hatta 3 maç üstüste izleyip takımı şampiyonluktan ettiğimiz günler de yok değil. O yüzden son dakka bi satış yapıp, evde tek başıma izlemek, en azından yenilirsek bile kızımla halıda yuvarlanarak olayın etkisinden çabuk kurtulmak istiyorum. Takımın bu durumu beni bahis piyasasından da soğutmuş durumda. Bu sezonu erken kapattım Hagi Hoca yüzünden.
Bu yazıyı da yazışmaların ve pizzacı detay çizimlerinin arasında saniyelerle ölçülecek bir zaman diliminde araya sıkıştırıp gönderiyorum ki, bu çocuğa bir haller oldu, parayı buldu bizi unuttu deme. Ölene kadar beleş pizza karşılığı anlaştım.

7 Mart 2011 Pazartesi

2100 Yılına

Bir haftalık ara sonrası tekrar bloguma giriyor olmaktan memnunum. Fakat bu memnuniyetim, yasal bir girişe dayanmıyor. Halen memleketimde blogspot.com yasaklı durumda. Bu Allah'ın belası yasak için, çeşitli kıvırtmalarla (Başbakanın daha önce youtube için tavsiye ettiği gibi) DNS ayarlarıyla oynuyoruz. Bütün gailemiz, hayatımızda yazmaya değer gördüklerimizi yazabilmek. Bunu yasal olarak yapabilme hakkını istiyoruz. Sadece bu kadar.
Bir de bu durumda olmamızın hatırına unutmadan ekliyeyim. Vay amınıza koyim be.
Artık devam edebilirim.