2 Aralık 2010 Perşembe

Noyfert

Son on aydır mimarlıkla haşır neşir olmak yerine kendimi internete ve başka saçma zırvalara verdiğim için adını duyduğumda bir an "o kimdi lan?" hezeyanı yaşadım hanım telefonda "noyfert var mı noyfert?" diye gıdaklarken. Hakikaten noyfert de kimdi? Kendime güçlükle gelebildim ve "yok burda noyfert" diyebildim. Harıl harıl çalışan mimar bir eşim vardı. Bense devlet memurluğu ile günümü geçirmekteydim. Adeta "memura her gün noyfert" havasındaydım. "Bana sor, bana sor" diyordum telefonda Rocky Balboa gibi. Ama bu kibir, o an için eşimin sorununu çözememişti. O'na bildiğin mavi kapaklı kutsal kitaptan lâzımdı. Lüzûmsuz bir koca, ihtiyaç duyacağı son şeydi. Bu düşünce hemen devreye b planını sokmam gerektiğini beynime raptetti. Hızlı bir google taramasının ardından nette pek fazla download edilebilir birşeyler bulamayıp, mesai penceresinden bakıldığında pek ayırt edilemeyeceğimiz dostumu aradım. Elinde pdf formatında bir ingilizce bir kopya olduğunu, boyutunun ise modern dünya dilinde megabaytlarca yer kapladığını söyledi. O an için ulaşmak imkânsızdı yani. Bu ulaşamamazlık ve -sız, -siz ekleri ile sonlandırılmış sıfatlar, aslında bize birşeyler anlatıyordu. Türkiye'de ilk kez 1976 yılında türkçe olarak basılan kitap, geçen 34 yıl içinde hiçbir mimar, mimarlık öğrencisi ya da ihtiyaç sahibi tarafından digital olarak kayıt altına alınmamış, alınsa bile paylaşıma sunulmamıştı. Hazır lokmacı mimar adayları harıl harıl nokta detayı aramakla meşgûldüler demek ki torrentlerde ve rapidlerde. Paylaştıkları ise bol bol zevzeklik ve pişmiş armutçuluk idi. Acilen yola koyulmamız gerekiyordu. Öncelikle mezuniyetten sonra pek yüzüne bakılmayan kutsal kitap, anne-babanın evinden alınacak, güve boklarından arındırılacak ve tekrar hayata döndürülecekti. Ardından hummalı bir çalışma ile yaprakları tek tek ayrılacak, tarayıcının kapağı 618 defa kaldırılıp indirilecekti. Lanet olsun bunu birilerinin yapması gerekiyordu ve duyarsız bazukalılar topluluğu kılını bile kıpırdatmamıştı. Durum bir yandan hayret verici iken bir yandan da gayet sıradandı. Arkadaşının makatına kompresör ile hava basıp, bağırsak patlatan bireylerin olduğu toplumdan daha fazlasını beklemek iyimserlik olurdu. Yapmamız gereken, görev dağılımını yapıp harekete geçmekti. E hadi o zaman.

Hiç yorum yok: