15 Aralık 2010 Çarşamba

Müdürümün Dudakları

Tanıdığım ilk gün, enteresan bir insan olduğunu sezmiştim. Hakkında hiçbir şey bilmenize gerek kalmadan ismini-soyismini duymanız bile sıradışı birisi ile karşılaşacağınızın garantisi gibidir. Tanımaya başladıkça dipsiz bir ilginçlik kuyusudur müdürüm. Ben pat diye tanıdım o yüzden bir ordan bir burdan şekilde anlatayım istersen. Misal asker olmayıp, esas duruşta koşabilen ender insanlardan biridir. Bunu 65 yaşının çevikliği ile yapması ayrı bir hava verir müdürüme. İnşaat mühendisidir Hüseyin Abi gibi. Saçları geriye doğru taranmış, beyazlar ağırlıkta ve sabahları limon sürüldüğünü tahmin ettiğim şekilde, şık lacivert takım elbisesi ve modern topuklu ayakkabıları ile dolaşır ofiste. Tam bir beyefendidir. Beyefendiliğinin yanında ender bulunacak türden saflığı, O'nu çevresinde sevilen bir kişilik yapar. Bundandır ki asırlardır müdürlük yapmaktadır. Söylenenlere göre aslında 75 yaşındadır fakat emekli olmamak için yaşını 10 yaş küçültmüştür. Türkçesi düzgündür. Eski Türkçe kullanmayı sever. Zat-ı alilerine arz eder genelde. Üstlerine karşı inanılmaz bir kararlılıkla bağlıdır. Aldığı emri yerine getirebilmek için çiğnemeyeceği ceset yoktur. Ancak bu süreçte son derece stresli bir yapıya bürünür. Etrafta kimsenin gülmesini, espri yapmasını ya da konu dışında herhangi birşey ile ilgilenmesini istemez aksi olursa, gecikmeden, kişi hakkında Allah'tan bela ister. Ara sıra gel-git'ler yaşadığı olur. Hatta bunu aynı cümle içinde gerçekleştirmek gibi başarıları vardır. "Ben bu adamla çalışamam, istifa dilekçemi yazıyorum! Abi seviyorum ya ben bu adamı, çok iyi adam ya" diyebilmiştir. Görevini icra ederken en büyük dostu telsizidir. Bildiğin telsiz. Yeri geldiğinde müdürümün silahı, kurtarıcısıdır. Yedek şarjörü pardon bataryası kemerine takılıdır her daim. Arazide bataryasız kalmak, çölde susuz kalmaktan daha fenadır. Yeme-içme ile arası yoktur. O'nu birşey içerken nadiren görmüş olabilirim fakat yemek yemeden yaşadığını kesin dille söyleyebilirim. Genellikle sigara ile beslenir. Sigarası Bahar'dır. Ortalama 3 günde 1 sigarayı bırakır. Tekrar başladığında derin bir nefes çeker ve ekler : Bu Bahar evdeki Bahar'dan 100 değil, 1000 değil, 10000 kat daha güzel! Bahar Yenge ev hanımı, köylü bir kadındır. Müdürüm üniversiteye başlamadan önce Hediye ile tarifsiz bir aşk yaşamış, Hediye öğretmenliği, müdürüm inşaat mühendisliğini kazanınca yolları ayrılmıştır. Hediye kendini müdürüme layık görmediği için bırakmıştır aşkını. Müdürümün ısrarları Hediye'yi geri döndürememiş ve Bahar Yenge ile sırf kendini cezalandırmak için evlenmiştir. Fakat Bahar Yenge O'nu çok sevmiştir. Her sabah yumurtanın sarısını ayrı tavada, beyazını ayrı tavada pişirerek kocasına servis eder, zeytinlerin çekirdeklerini çıkartarak sofraya getirirmiş. (Burada evli bir erkek olarak farklı düşündüğüm için -miş'li geçmiş zaman kullanılmıştır.) Evde durmayı pek sevmez, haftasonlarından hiç hoşlanmaz, az uyur, mesaiye sabah 6 gibi başlar, mümkünse 11 gibi bitirmek ister. Samimileştiği zaman "abi" diye hitap eder. Bu yaşta insanların bu şekilde konuşması bana her zaman sevimli gelmiştir. "Abi şu projenin kontrolünü yaptık mı yaaa?" diye sorduğunda adeta ağzından bal damlar. Ve 65 yaşındaki hiç kimse O'nun gibi "wauvvv" diyemez. Olayın enteresanlığına göre süresi uzayıp, kısalan bir şekilde, dudaklarını normalinin 3'te 1'ine büzerek söylenen bu ünlemi duymak büyük keyiftir.

Hiç yorum yok: