6 Ocak 2011 Perşembe

Demotivasyon

Söylemesi bile keyif veriyor adama. Hemen hepimizin sıklıkla yaşadığı ruh hâlinin en kısa ifadesi. Bu illetle boğuşmaktan, çalışmaya pek fırsat kalmıyor mesai saatleri içerisinde. Zaten caydırıcı ve tetikleyici etkenler o kadar fazla ki, üstüne bir de insanın içinde varsa biraz kaytarmacılık, geriye pek yapacak birşey kalmıyor. Biraz güncel bir rahatsızlık bu. Bundan bir 10 sene önce bu kadar had safhada olduğunu söylemek zor insanlık için. Yani bir süredir öyle bir yere doğru gidiyor ki sonunu kestirmek güç. Sıradan bir mesai esnasında takip edilmesi gereken o kadar gereksiz ayrıntı var ki, esas işe odaklanma eğrisi sonsuza gidiyor. Aslında günün 24 saatinin ne kadarının boş beleş işlerle geçtiğinin ufak bir modeli de işyerinde var. En büyük sebeplerden birisi internet. Sabah gelir gelmez ilk iş, daha bilgisayar açılırken start up'ta yerini almış olan messenger vs. gibi programlar. System tray'de uzayıp giden ikonlar. Mailleri kontrol et, facebook'a göz at, twitter'ı hızlıca geç, bloguna bir bak. Ardından hergün takip ettiğin 8-10 blog sahibi yazmış mı, ne yazmış bir göz gezdir. Gazeteyi ihmal etme. Ekşisözlük'te günün başlıklarını şöyle bir tara, ne de olsa en ufak haber orda. Kaçırmazsın. Zaten bir girdin mi çıkamazsın. İndirilecek film listene bak. İçlerinden birini seç, fazla yüklenme free rapid downloader'a. Diğerlerinin interneti yavaşlarsa sorun çıkar. Bir albüm seç, jet audio'yu çalıştır. Zero Cult çalarken kendinden geç. Saate bir bak ki 12 olsun.
Bundan yaklaşık 9 yıl önce üniversitenin yapı işleri dairesinde stajyer öğrenci olarak çalışmaya başlamıştım. Hayatlarında bilgisayarla çalışmamış yöneticiler, ben ve benim gibi bir arkadaşımın autocad performansını ağzı açık izliyorlardı. Bu tip insanlarla çalışmanın en büyük avantajı, hızlı çalışmak ne demek bilmedikleri için, çalışma sürelerini bizim tayin ediyor oluşumuzdu. "Bu iş kaç günde biter gençler?" "Valla nerden baksan 1 hafta sürer X Bey". İş autocadde 3 saatte biterdi. Biz audiogalaxy'den girer kazaa'nın ilk zamanlarından çıkardık.
Çalıştığın ofiste, bilgisayarının internetsiz olduğunu bir düşün. Ne yaparsın? 3-5 gün kıvranır, sonra eşşek gibi çalışmak zorunda olursun. Bilgi işlemden bir kontrol yaptırmış bizimkiler. Facebook'u mesai saati boyunca açık olanların oranı %80. Arada girip bakma demiyorum, mesai saati boyunca açık diyorum.
Herkes demotive vaziyette. Doktor twitter'dan yazıyor : Kolumu kaldıracak takatim yokken, depar atmam gereken bir hayat yaşıyorum. Mimar blogunda yazıyor : kesit çizmem lâzım ama götüm donuyor çalışamıyorum. Korkuyorum ya da istiyorum bilemedim, yakında insanlar sadece temel ihtiyaçlarını gidermek için yaşamaya başlayacaklar. Onun haricinde herşey gereksiz bir lüks olarak algılanacak. Çalışmak mı? Koy götüne gitsin.

4 yorum:

mies dedi ki...

ben de biraz önce bundan bahsetmiştim:)

4numara dedi ki...

sen-ben değil, herkesin derdi. durur içerisinde. ülkeden çıkan fiberoptiklere suikast girişimi planım var, kesitleri de sen çiz olur bu iş.

mies dedi ki...

fiberoptiğe suikast girişimini modelleyebilir ve animasyonunu bile yaparım, yeter ki iş diye dayatılmasın.

4numara dedi ki...

devletumuzun senin gibi memurlara ihtiyacı var. sakın geç kalma erken gel.