31 Ocak 2011 Pazartesi

Adi Adım

Şu yeme içme konusunda gaza getiremediğim insan yok. "Ben acı sevmem" diyen hımbıl, karşımda otursun, nasıl çiğ köfte yiyorum 2 dakika seyretsin, "acılı şalgam da ne iyi gider ha bunun yanında" demeye başlar. Türk ordusunun kurmay yarbayını bile dize getirmişliğim vardır.
Askerde bu kurmay yarbayla aynı masayı paylaşırdık. Masasının bir ucunda, monitörü kendime çevirmiş halde ben oturur autocad ile cebelleşirken, O da diğer kenarında gazetesini okurdu. Öğle içtimalarından dönüşte ofisimde 5 çayı için (bkz. bir onbaşının anıları) abur cuburu yüklenir, kamuflajın yan ceplerinden mümkün mertebe faydalanırdım. Buz gibi kola ve hamburgeri bile sağ ve sol yan cepte paylaştırdığım günlerim oldu. Koca koca heriflerin abur cubur için sıraya girdiği başka bir zaman ve mekan olmadı zaten sivil hayatta. İçeriyi 20x20 cm.lik pencereden görmeye çalıştığın bir kantin, sırada ne alacağını bilmeyen şaşkın Türk askeri, sırası kendine gelince "bana ııııııı bir kakaolu canımbenim, bir tane de ıııııııı yumiyum" diye geveleyerek, bu abur cuburların isimlerinin saçmalığına işaret eden çavuşlar. Hey gidinin paraşütçü komandosu. Lafı çok dağıttım, askerlik değildi maksadım. Yine günlerden böyle bir gün, ben abur cuburlarımı yüklenmiş tıngır mıngır ofise...Oturdum hergünkü gibi çizim yapıyor ve Mezzanine dinliyorum. Saatler 3'ü gösterince yan cepleri yokladım. O zamanlar favorim, reklam olmasın muzlu pop kek ve çilekli kekstra. Bu isimleri ezbere bilmekten bile utanıyorum. Daha goffy ve benimo var ama neyse. Çıkardım kekleri yemeye başladım kurmay yarbay gastesini okurken. "Asker!". "Emret komutanım". "Oğlum git kantine bana bir ııııııı pop kek, ıııııı bir de kekstra al". Arada bu ıııııı'lar sırasında benim ambalajların üzerindeki isimleri okumaya çalışıyor adam. Getirdim siparişlerini ve kurmay albaya kekstra yedirdim. Evde çocuğu "baba bana kekstra al" dediğinde neler hisseder bilemiyorum.
Bu anlattığımı bana hatırlatan ise, sabahki hadise. Her sabah istikrarlı bir şekilde, aynı saatte aynı unlu mamul dükkanında, aynı kuyruğa girerim. Bu sabah da arabayı park ettim, karşıya geçtim. Ne seçeceğimi önceden belirlerim. Tezgahın önüne gelince çok beklemem, sadece seçeceğim ürünlerin iyi pişip pişmediğine bakarım ve davranırım. Elime maşayı aldım, bir peynirli, bir patatesli, fırında yufka böreği. Bir de Ankara simidi. O sırada iyi giyimli fakat kararsız bir bıyıklı, elinde maşa ile tepsilerin arasında bir o yana bir bu yana gitmekle meşgul. Ben börekleri alırken, bana bir bakış attı ve hemen arkamdan böreklere yöneldi. Yüzümde hafif bir gülümseme, yarbayımı selamladım, "geriye dön!"düm ve arabama doğru "adi adım".

Hiç yorum yok: