20 Ağustos 2010 Cuma

Cuma'nın Dayanılmaz Hafifliği

Bizim Robinson'un Cuma'sından bahsetmiyorum elbette. Şu sıralar benim ve benim gibiler için haftanın son günü olan ve küçük harf ile başlayan cuma anlatmak istediğim. Daha önce gayet sıradan, cumartesinden bir gün önce olması dışında pek birşey ifade etmeyen bu gün, memuriyete geçişle beraber tamamen bir şölene dönüştü nazarımda. Ofiste herhangi birşeyin canımı sıkma ihtimali yok bugünde. Tahmin ediyorum personelin en verimli çalıştığı gün cuma. Deliye hergün cuma misali çalışanları saymıyorum.
Cuma gününe ait kalıplar oluşturmaya başladım kafamda. Sabahtan itibaren uygulamaya koyuyorum. Her cuma namaza gidenleri uğurluyor ve o boşlukta yalnız başıma yapacak birşeyler buluyorum. Haftasonu naklen yayın programını Aceto'dan çıktı alıp, izleyeceğim maçları önceden işaretliyorum. Büyük çoğunluğunu izleyemeyeceğimi bilsem de yine de işaretlemekten geri durmuyorum. İddia programını print edip, 30 saniye baktıktan sonra oynamaktan vezgeçiyorum. Bu ne arkadaş, elli tane alternatifli bahis, elli tane lig. Adamın oynayası varsa da kaçırıyorlar hevesini. Zaten zahmete gelemiyorum. Saat 14'ten sonra kralı gelse tanımam moduna giriyorum. 16.30'da olay bitiyor kafamda. Bedenin kafaya ayak uydurması için bir yarım saat daha bekliyorum ve özgürlük.

Hiç yorum yok: